Öğretmenlerimize en derin saygılarımızla…

Elleri öpülesi öğretmenlerimize şükranlarımızla…
Elleri öpülesi öğretmenlerimize şükranlarımızla…
Sağlık çalışanları artan saldırılardan şikayetçi. Şiddet ortamını sistemin yarattığını belirten sağlıkçılar, değişiklik istiyor
FacebookTwitterWhatsAppTelegram
Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet haberlerine her gün bir yenisi ekleniyor. Son olarak Pendik Devlet Hastanesi Acil Servisi’nde görevli Dr. Esma Demir, sağlık kontrolü için hastaneye götürülen kişinin saldırısına uğradı. Çevredekiler Demir’i saçlarını çeken saldırgandan güçlükle kurtardı. Olayı sosyal medya hesabından paylaşan Demir, “Buna ne zaman, nasıl, kim ‘dur’ diyecek, bilmiyorum ama artık yeter” diyerek tepki gösterdi. Sağlık çalışanları şiddetin nedenlerini ve çözüm önerilerini Aydınlık’a anlattı.
İzmir Hekim Güç Birliği Başkanı Dr. Suat Kaptaner
Dünya Bankası raporunda, “Sağlıkta özelleştirme, sağlıkta dönüşüm programı adı altında gündeme geldiğinde buna karşı çıkacak kuvvetleri saptayıp ona yönelik politikalar geliştirmek lazım. Öncelikle hekimler ve hekim örgütleri karşı çıkacaktır” diyor. Hekimlerin ve hekim örgütlerinin kamuoyundaki itibarını düşürmek üzerine politika geliştirdiler. Sağlıkta özelleştirme programını savunan siyasi kuvvetler sürekli hekimler alehine konuştu. Sağlıkta performans sistemi, sağlıktaki tüketimi arttıracak şekilde uygulandı. Daha çok hasta muayenesi, daha çok ameliyat, tıbbi teknolojiye daha çok bağımlılık. Bu tıbbi teknboloji çok büyük ölçüde dışa bağımlı. Sağlığa harcanan para olağanüstü arttı. Harcanan paranın yüzde 65-70’i de yurt dışına gitti. Hekimler, ne kadar çok hasta bakarsanız geliriniz o kadar çok artacak denilerek çarkın içine itildi. Makul ölçülerde hasta muayenesi 15 ile 20 dakikadır. Ama Türkiye’de bu 5 dakikada bire indi. Hasta hekim ilişkisi bozuldu. Hastanın aldığı hizmete bakış açısı değişti ve yaşadığı aksaklıkların sorumlusunu ilk yakaladığı beyaz gömleklide gördü. Sağlık tüketiminin artmasına rağmen hemşire eksikliği, personel eksikliği, fiziki yetersizlikler vs. bunun üzerine eklenince, bütün yük, olumsuzluklar ve aksaklıkların cezasını hekimler ve diğer sağlık çalışanları çekiyor.
Aile hekimliği sistemi de geldikten sonra, Türkiye’de sevk zinciri ortadan kalktı. Basit bir üst solunum yolu enfeksiyonu da en ağır hasta da üçüncü basamak hastaneye gidiyor. Sevk sistemi kuramıyorlar. Çünkü, hastaneye gelen hasta sayısını azaltsa hastane yönetiminin de geliri azalıyor. Hastaların yüzde 80’i birinci basamakta çözülebilir. Bunları birinci basamakta çözerseniz, hastaneye kalan yüzde 20 gider ve hasta hekim ilişkisi düzelir.
Cumhuriyetçi Hekimler 2. Başkanı Dr. Hikmet Çevik
Aşırı hasta yoğunluğu ve çalışma yükü, kışkırtılmış sağlık hizmeti var. Vatandaşın hastaneye gitmesi pompalanıyor. Bu durum ortadan kalkmadığı sürece cezaların arttırılması da işe yaramayacaktır. Yasalar yeterli. Hasta yoğunluğu ve çalışma yüküne ilişkin sorun çözüldüğünde şiddet de ortadan kalkar. Türkiye’de OECD ortalamasından 3 kat daha az hekim ile çok daha fazla hastaya bakıyoruz.
Saldıranlar sadece psikopatlar değil. Hasta saatlerce sıra bekliyor. Sonra 2 dakikada bakılıp gidiyor. Güven sorunu oluşuyor. Günde 100 hastadan fazla bakıyoruz. Bir hastaya bir iki dakikadan fazla ayıramayız. Hasta haklı olarak tam hizmet bekliyor. Ama bu şartlarda bunun imkanı yok. Hekim de hasta da suçlu değil. Basına yansıyanların çoğu fiziksel şiddet ama ben her gün birçok sözlü hakaret ile karşılaşıyorum. O kadar yaygınki günde birkaç tane hakaret yemeyen sağlık personel yok. Bunu doğuran ortamı düzeltmek gerekiyor. Hükümet arkasında durursa çözülür. Ama hükümet arkasında durmuyor. Sürekli vatandaşın şikayetlerini soruşturma olarak önümüze getiriyor. Bu, şiddeti doğuran ortamı ortadan kaldırmak için bir adım atmadığı gibi besliyor. Vatandaşla sürekli karşı karşıya geliyoruz.
Kayseri Tabip Odası Başkanı İlhan Şahin
Sağlık hizmetine, sanki turizm veya yeme içme hizmeti verilir gibi bakılıyor. Tabiri caizsse, sağlık çalışanları, hizmeti alanların emrine amade gibi bir algı oluşturuluyor. Sağlık çalışanlarının mevcut sistem içerisinde çok mekanikleştiğin de unutmamak gerek. Doğru iletişim yöntemlerini bulamıyor olabiliriz. İletişim becerilerimizin geliştirilmesine ihtiyaç var. Bir diğer konu sağlık sistemimizin özelleştirilmesi, bu kadar performans odaklı, nicelik odaklı olması nitelik odaklı olmaması sebepler arasında sayılabilir.
Cezaların ağırlaştırılması çözüm değil. Bunun ötesinde sağlık sistemimizi düzeltmemiz gerekiyor. Çok ciddi hasta yoğunluğu var. Hastaya ayrılan zaman çok azaldı. Devleti yönetenlerle halkın ileri gelenleri başta olmak üzere, sağlık çalışanlarına ve hekime itibar kazandırıcı bir söylem geliştirmeli.
Bir takım fiziki düzenlemelere de ihtiyaç var. Bir alışveriş merkezine girerken x-ray taramasından geçiyorsunuz ancak hastanelere girerken her türlü silahı sokabilirsiniz. Hastanelerin güvenlik önlemlerinin arttırılması gerekiyor.
Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ramazan İnci
Hekimlik ve hekimler; profesyonel kimlik krizi yaşıyor, aşırı iş yükü altında eziliyor, sendikal gücü yok, özellikle özel sektörde “iş güvencesizliği” tehdidi altında. Sistemin sağlık hizmet kısmı ve kapasitesinden sorumlu, ayrıca hastalarla ilgili tüm sonuçlardan da sorumlu, ancak kararların alınması ve işlerin gidişatı konusunda çok az söz sahibi.
Uzun süren nöbetler, nöbet ertesi çalışma, bitkinlik, yorgunluk, hasta yoğunluğu, performans uygulamaları… Kişisel olarak kendini haklı hisseden sağlık çalışanlarının da şiddet ortamına zemin hazırladığı söylenebilir. Nihayet hekimlerde bir peygamber sabrı yoktur. Hekimler de yorulurlar, üzülürler, hiddetlenirler.
Hastaların da hekimlerden yüksek beklentileri var. Doktorları pahalı ilaçlar yazmakla, gereksiz tetkikler ve ameliyatlar yapmakla suçlayan sorumsuz medyanın yarattığı olumsuz kamuoyu imajı. Güvenlik eksikliği, yokluğu. Toplum olarak şefkat,nezaket ve iş birliği duyguların kaybolmaya yüz tutması. Daha az personel, çok iş ve verimlilik beklentisi. Liste daha da uzayabilir.
Şiddet faili tüm suçlular yargılanmalı. Hekimler istismarcı hastalarla ilgilenmek zorunda kalmamalı. Hastayı bakmama hakkını kullanmalıdır. Tek etkili çözüm: Hekim bağımsızlığı. Personeli için yeterli koruma ve politikalar uygulamayan sağlık kurumları hakkında çalışanlar yasal başvuruda bulunmalı ve hatta sorumlu yöneticiler aleyhinde işlem yapmalıdır. Tekrarlayan veya ciddi suçlular işaretlenmeli veya özel durumlar dışında sağlık hizmetinden yararlanmaları kısıtlanmalı veya yasaklanmalıdır.
Hekim Hakları Platformu Başkanı Prof. Dr.Adem Akçakaya
2012-2019 yılları arasında şiddete maruz kalıp beyaz kod verenlerin sayısı 91 bin 355. Bu, her gün 30 sağlık çalışanı şiddete uğruyor demektir, ki her şiddete maruz kalan da beyaz kod vermiyor. Uzun yıllar kanunların yetersiz olduğunu düşünüp bundan yakınmıştık. Son çıkan yasanın ardından asıl sorununun kanunların yetersizliği değil, uygulamada kararsızlık ve isteksizlik olduğunu gördük. Şiddet uygulayan cezasını anında görmeli ve tedbirler caydırıcı olmalı. Kanunların uygulanmasında hassasiyet gösterilmeli ve şiddeti uygulayanın tutuklu yargılanması esas olmalı. Adalet ve kolluk kuvvetleri her şiddet olayında hassas davranmalı, sağlıkçıya destek olmalıdır. Şiddeti uyguladığı hastaneden ya da sağlık kuruluşundan en az 6 ay hizmet alamamalı. Başka bir merkeze gitmek zorunda kalmalı. Şiddetin karşılığında yüklü bir para cezası ödemeli.
Sağlık Bakanlığı tarafından tüm sağlık kurumlarında standart bir şiddet yönetimi politikası oluşturulmalı, şiddet ile karşılaşan sağlık çalışanına hukuki ve sosyal destek sağlanmalıdır. Ülke çapında sağlık çalışanı dağılımı düzenlenmeli ve sayısal yetersizliği giderilmeli. Hastalara ayrılan süre artırılmalı. Çalışanların mesai ve nöbetleri düzenlenmeli, uzun çalışma sürelerinden kaçınılmalı. Hasta yakınlarına yeterli ve etkili bilgilendirme yapılmalı. Acil Sağlık Hizmetleri çalışanları için çalışma alanlarında acil çıkış kapıları, şifreli giriş kapıları oluşturulmalı, ambulans içi ve dışında hasta mahremiyetini ihlal etmeyecek kamera sistemleri kurulmalıdır. Hastane ve polikliniklere silah kesici delici aletle girme kesinlikle engellenmeli, cezaları ağır olmalıdır. CİMER ve SABİM’e yapılan şikayetler konusunda gerekli düzenlemeler yapılmalı, sağlık personelinin kusurunun olmadığı açıkça belli olan şikâyetler değerlendirmeye alınmamalıdır. Sınırsız şikayet etme özgürlüğü olmamalı, bir hasta ve tüm yakınları aynı hekimi, aynı konuda çok sayıda şikayet edememeli.
Şiddete maruz kalan tüm sağlık personelinin hizmet sunmama hakkının olduğu konusunda halk bilgilendirilmeli. Şiddet uygulayanın hemen o kurumdan uzaklaştırılması gerekirken başka bir çalışanın hizmeti yürütmesi önerilmiştir.
Hemşire ve Tüm Sağlık Profesyonelleri Sendikası Genel Başkanı Yunus Şimşek
Yapılan bir çalışmaya göre 2020’nin ikinci 6 ayında kayıtlara geçen 117 şiddet olayı olmuş. Bu, 117 şiddet olayını 361 saldırgan yapmış. Bu şiddeti uygulayan kişiler hakkında hiçbir işlem yapılmamış. Durum böyle olunca sağlıkta şiddet yasasının aslında durumu çözmediğini , yasal olarak bu önleyici kanunun tam anlamı ile işlemediğini görüyoruz.
Nedenlerinden birincisi, yetersiz sayıda personel. Tüm profesyonellerin rakamları, dünya ortalamasının çok gerisinde. Özellikle pandemi döneminde bu sağlık ihtiyacı iyice arttı. Fakat bu artış personel sayısı ile orantılı değil. Personel açığını kapatmamız lazım. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği standart 5 hastaya 1 hemşirdir. Ne yazık ki ülkemizde 25 Kovid-19’lu yarı yoğun bakım hastasına 1 hemşire düşüyor. Bu sağlık hizmetinin aksayacağı belli. Bu durum hasta ve hasta yakınlarını etkiliyor.
Sağlıkta dönüşüm ile, özel sağlık kuruluşlarının sayısının artması da bir etken. Hastanelerin işletme hastaların müşteri olarak görülmesi anlayışı şiddeti besliyor. Hastaneler bir işletme değildir. Vatandaşın taleplerini karşılama yeri değildir. Türkiye, sosyal bir hukuk devletidir ve sağlık hakkı insanlık hakkı olarak görülmektedir. Bu yüzden hastaya bir müşteri gözüyle bakamayız. Özel sağlık kuruluşlarındaki bu anlayış ve gereksiz talep hem hekimleri hem de hemşireleri yormuştur.
Akademik verilere göre sağlık çalışanları üzerinde yönetici baskısı da az değil. Bunun oranı yüzde 88. Bunların yüzde 15’i meslek hayatlarında en az bir kez intiharı düşünüyor.
Meslek kuruluşları, çalışanlarla birlikte şiddet konusunda katılımcı çalışmalar yapılmalı.
Değerli meslektaşlarımız!
Öncelikle en büyük bayramımız kutlu olsun!
Cumhuriyetin kazanılmasında kanlarıyla, canlarıyla özveride bulunanları başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere saygıyla ve özlemle anıyoruz.
Asılsız, akılsız ve bilim dışı kaynaklara dayanarak yaratılan AŞI KARŞITLIĞI, İstanbul’da başlayan, Ankara’da süren mitinglerine İZMİR halkasını eklemek istiyor.
İZMİR HEKİMGÜÇBİRLİĞİ Sözcüsü Dr Suat Kaptaner İzmir Tabip Odası’nı bu mitingin yasaklanması için harekete geçmeye çağırıyor.
Mitingi bu salgın koşullarında engelleme yetkisine sahip İzmir Valisi’ne de çağrıdır bu!
Toplum sağlığının her şeyin önünde olduğu düşüncesiyle yetkilileri göreve çağırıyoruz.
Bu koşullar altında AŞI KARŞITI MİTİNG düzenlemek, bu mitinge seyirci kalmak bir hekimlerin sessiz kalacağı bir durum olamaz!
Uzun yıllar Türk İş Ege Bölge temsilciliği yapan, yönetimde olduğumuz yıllarda İzmir Tabip Odası ile de dayanışma içinde olan, yakından tanıdığımız Mustafa Kundakçı’nın ölüm haberini üzülerek aldık.
Yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz.
19 Eylül 1921!
BMM Sakarya Savaşı’nın hemen sonrasında Mustafa Kemal Paşa’ya GAZİ unvanı ve MAREŞAL rütbesi verdi.
Bu anlamlı günün 100. yıldönümünde ayağımızı bastığımız vatan toprağını bizlere bırakan tüm şehit ve gazilerimizi saygıyla anıyoruz.
Değerli meslektaşlarımız!
İlk kurşunun atıldığı İzmir son düşmanın denize döküldüğü yer oldu!
Bizleri onurlandıran, gururlandıran bu paha biçilmez olayın yıldönümünde her zamanki gibi kıvançlıyız, coşkuluyuz, sevinçliyiz…
Bu güzel günü bizlere kazandıranları büyük kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere şükranla anıyoruz.
Değerli meslektaşlarımız!
Daha önce de duyurduğumuz gibi Tıbbiyeli Hikmet heykeli İzmir Ticaret Odası önündeki yerinde, kentin son derece seçkin noktasında İzmir’le buluştu.
Bugün yapılan açılışa katılan meslektaşlarımızın coşku ve gururunu yüzlerinden okumak hiç zor değildi!
Açılışa İzmir’in yanı sıra İzmir dışından katılımcılar da vardı.
Tıbbiyeli Hikmet’in torunu meslektaşımız Burak Boran ve yine meslektaşımız olan değerli eşleri Perran Boran onur konukları olarak açılıştaki yerlerini aldılar.
Diğer yandan Tıbbiyeli Hikmet heykelini yontan heykeltraş Pınar Öktem de açılışı onurlandırdı.
Açılışta ilk sözü alan ve Tıbbiyeli Hikmet’in romanının da yazarı olan meslektaşımız Prof Dr Suat Çağlayan Tıbbiyeli Hikmet’in yaşam öyküsünden ve heykelin İzmir’e kazandırılış serüveninden söz etti.
Tıbbiyeli Hikmet’in torunu Dr Burak Boran da yaptığı kısa konuşmayla duyduğu onur ve gururu hepimiz adına seslendirmiş oldu.
Programda Askeri Tıbbiyeliler Derneği adına Dr. M. Faruk Atilla ve İzmir Hekimgüçbirliği adına Dr Suat Kaptaner İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e şükran plaketlerini sundular.
İzmir Tabip Odası Başkanı Dr Lütfü Çamlı konuşmasında Tıbbiyeli Hikmet’in 14 Mart ruhuna can veren kişiliğine vurgu yaptı.
Son olarak söz alan İBB Başkanı Tunç Soyer geçmişimize, atalarımıza ve büyüklerimize sahip çıkmanın anlamına vurgu yaptı. Bu bağlamda, Tıbbiyeli Hikmet heykelini İzmir’e kazandırmış olmaktan dolayı gururlu olduğunu ifade etti.
Konuşmaların ardından biz Tıbbiyelilerin öncüsü, yol göstericisi ve kutup yıldızı olan Tıbbiyeli Hikmet’in anıtının açılışı yapıldı.
Böylelikle biz Tıbbiyeliler İzmir’de önemli bir buluşma ve birleşme mekanına sahip olduk!
Bugünkü coşkumuzu, onurumuzu ve gururumuzu anlatmaya sözcüklerin yetmediğini ifade ederek biz hekimler ve elbette ülkemiz için son derece önemli bir kişilik olan Tıbbiyeli Hikmet’i İzmir’le buluşturanlara sonsuz şükranlarımızla…
Değerli meslektaşlarımız!
Vatan toprağının düşman çizmesinden kurtarıldığı gün olan 30 Ağustos Zafer Bayramı hepimize kutlu olsun…
Bu güzel günü bizlere armağan eden başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi saygıyla anıyoruz…
Değerli meslektaşlarımız!
Milli Mücadele’nin öncü adlarından, meslektaşımız olmasıyla tanımsız gurur duyduğumuz Tıbbiyeli Hikmet İzmir’e geliyor.
Bilindiği gibi meslektaşımız Prof Dr Suat Çağlayan Tıbbiyeli Hikmet’in romanını yazmıştı. Böylelikle Tıbbiyeli Hikmet’le ilgili önemli bir eksiklik giderilmişti.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, adı “Ya İstiklâl, Ya Ölüm”le özdeşleşmiş olan kahraman meslektaşımız Tıbbiyeli Hikmet (Boran)’i heykeliyle ölümsüzleştirme kararıyla hepimizi gururlandırdı.
Tıbiyeli Hikmet heykelinin açılacağı bu onur ve gurur gününde açılışa katılarak Tıbbiyeli Hikmet’e “İzmir’e Hoşgeldin!” diyelim.
4 Eylül’de Kordon’da İzmir Ticaret Odası önünde bayraklarımızla buluşalım!
Saygılarımızla…
İZMİR HEKİMGÜÇBİRLİĞİ
Son Yorumlar