KOLUMUZU UZATACAK MIYIZ?

Bağlantıdan okuyabileceğiniz yazı yazı bundan 1.5 yıl önce yayımlanmıştı.

Bağlantıdan okumanızı dilerim.

O zaman, şimdi yerküreyi kasıp kavuran  küresel salgının adı bile yoktu. Doğal olarak, “aşı reddi”ne yoğunlaşılmıştı. Bugün, küresel salgınla aşı aracılığıyla baş etmeye yakın olduğumuz güncel durumda “aşıya güvensizlik” olgusunun öne çıktığını biraz da şaşırarak izliyoruz.

Aşıya güvensizlik bağlamında ellerinden geleni yapanların başarılı oldukları kuşkusuzdur. Son yapılan kamuoyu araştırması Covid 19 aşısını yaptırmayacağını söyleyenlerin oranı % 50’ye yakın. Aşının toplumun en az % 60-70’ine yapılmaması durumunda beklenen başarının elde edilemeyeceği önemli bilgisini de bir kenara not edelim.

Bu güncel gelişmede bizleri şaşırtan ise eğitimli-öğretimli cehaletin öne çıkmış olması. Bu tür cehaletin öne çıkmasında basının güvenilir (!) ve çok okunan kalemlerinin yanı sıra, adlarının  önünde hekim nitelemesi ve akademik unvanı taşıyanların katkısı da ayrıca ironik bir durumdur.

Aşıya güvensizlik yaratan görüşler arasında komplo kuramları da var! Aşının üretildiği ülkenin güvenilmezliği de! Rusya’da üretilen aşı için çok işitilmedi ama Çin’de üretilen aşılar şimdiden yerin dibine batırıldı sayılır. Bunu yapanların yakınlarındaki değersiz sayılmayacak bir teknoloji ürüne göz atmaları bilmem işe yarar mı? Diğer yandan, yine Çin’in geçtiğimiz haftalarda aya uzay aracı gönderip geriye de getirebildiğini, dünyanın en hızlı işlem yapan bilgisayarını ürettiğini anımsatmakla yetinelim.

Dünyanın bu salgın ortamını ne psikolojik ne de ekonomik olarak daha uzun süre kaldırması olası görünmüyor. Bunun kadar önemlisi, sağlık dizgesinin ve elbette o dizgenin özneleri olan hekimlerin ve onların ayrılmaz parçası olan sağlık çalışanlarının bu yoğunlukta çalışmayı sürdürmelerinin her geçen gün olanaksızlaştığı da unutulmamalı.

Elbette, ülkemiz neden daha fazla sayıda aşı edinemedi ya da edindiği aşıları daha fazla çeşitlendiremedi soruları bir yandan sorulmalıdır. Ancak, salgında gelinen durumda aşıya güvensizlik yaratan her trülü eylem ve söylemden uzak durulması yaşamsal önemdedir.

Bundan bir kaç yıl önce aldığı kararla aşı reddini hukuksal güvenceye kavuşturan yüksek yargı organı Anayasa Mahkemesi, konuyu akılcı ve bilimsel açıdan yeterince irdelememekle büyük hataya düşmüştü. Bu durum karşısında, yeni bir yasal düzenlemeyle bu hatayı giderme görevi olan siyasi iktidar ve yasa koyucu da oralı olmamakla bir diğer hatanın altına imza atmış oldu.

Toplum sağlığını korumada olmazsa olmaz gereç olan aşı konusunda özgürlük kisveli baskıya direnilebilmiş olsa bugünün salgın ortamında çok daha rahat olunabilirdi.

Ne yazık ki, bu ve benzeri sıradan gerekçeler salgın yönetiminin arkasında olmak yerine önünde olmak şansını ortadan kaldırmıştır. Aşı gibi önemli bir dönemeçte karşılaşılacak başarısızlığın bedelini kafanızda canlandırmayı denemeniz bile dehşet verici olmalıdır.

Oysa, çok temel bir bilgi ve ilke değil midir? Özgürlüğün bir başkasının hakkını sınırladığı yerde sonlandığı, sonlanması gerektiği. Üstelik söz konusu olan bir de yaşam hakkıysa!

Ceyhun Balcı, 12.01.2021