(.)

Bu ülkenin sorunlarını bizi bunaltan güncel veriler üzerinden tartışmak ve çözüm bulmak mümkün gibi gözükse de; hafızamızı tazelemeden, kimlerin kimlerle iş tuttuğunu hatırlamadan doğru yaklaşımlar üretemeyiz..
Adım adım geldik bu sürece..Sapla samanın karıştığı, herkesin kendini ötekine göre daha fazla milliyetçi, daha fazla dinci gördüğü; her türlü melanetten böyle sıyrılmaya çalıştığı bir süreç..Ülkemizi yıllardır kana bulayan bölücü örgütleri, din maskesiyle bir kuşağı zehirleyen sözde  yapılanmaları elbette biliyoruz..Peki bu dinci ve etnikçi yapılanmalara destek olan, o zemine katkı sunan sözde aydınları, sözde solcuları ne yapacağız?!
Türkiye’nin son 40 yılı sürekli yeni bir fikre uyanan ve her yanıldıklarında yeni sulara yelken açan bu sözde aydın müsveddelerinin de tarihidir..Evrensel, hümanist bildirilerin arkasını yokladığımızda karşımıza kanlı emperyalistlerin düşünce kulüpleri, örgütleri çıktı.İçeride de uzantıları olan bu sol liberal aydınlar.Açık radyolar, açık vakıflar, insan hakları dernekleri, örgütleri say say bitmez.
Bu oluşumların içinde yer alan ülkemizin sözde entelijansiyası ve onların etkiledikleri çevreler, son yıllarda Türkiye cumhuriyetinin kuruluş ilkelerini, birliğini, bütünlüğünü savunmayı âdeta paranoyakça hezeyanlar gibi işlediler, demode kavramlarmış gibi sundular..Varsa yoksa belli halkların ezilmişliği, toplumdan dışlandıkları vurgusu..Özgürlük kavramını kendilerince yorumlayıp, dayattıkları; halkların kendi iradesiyle özerkleşebilme, küçük lokmalar halinde emperyallerin kucağına oturabilme hakkı (?!)..

Bu noktada yakın tarihimizi hatırlamak gerekir..Bizim gibi ülkelerde karşıdevrime zemin, önce işbirlikçi komprador sınıfla oluşturuldu..Kurucu partiden kopanlar ve uzantıları, demokrasi kılıfıyla cumhuriyet projelerini sekteye uğratmak için cephe oluşturdular..Anglosakson emperyalizmin yüzyıllardır uygulayageldiği taktik gereği yerli işbirlikçiler eliyle feodal artıklar, ümmet uzantısı birtakım tarikat ve cemaatler öne çıkarıldı..Milliyetçi sağ, muhafazakâr sağ denilen partiler eliyle, cumhuriyet değerlerini içselleştirmeyen kitleleler ‘sağcı’ olarak kimliklendirildi..Çağdaşı olduğu dünya dinamiklerinden uzakta hurafeler, uyduruk mitler, tarihsel yalanlarla bu kitleler beslendi, lümpenleştirildi..
Emperyaller ve yerli işbirlikçiler  açısından bu yeterli olamazdı..Yetmişli yıllarda başlayan çalışmalarla da milli demokratik devrim şiarıyla yola çıkan, bu oyunu bozmak isteyen antiemperyalist, yurtsever, cumhuriyetçi, milli “sol” kitlenin ayrıştırılması için her yola başvuruldu..Gladyo eliyle ‘sol’ adıyla bölücü, yıkıcı örgütler inşa edildi..Seksen darbesiyle bu süreç hızlandırıldı..Baskı ve zulüm toplumsal hafızayı erozyona uğrattı..Gelen kuşaklar bireysel özgürlük, liberalizm, globalleşen dünya balonlarıyla kuşatıldı..Özellikle yaratılan faşizan baskıların tek hedefi; milli devlet yapısıyla bu süreci özdeşleştirmek ve sürekli hedefe oturtmaktı..Son kalelerden Tekel’in tasfiyesinde Diyarbakır’lı ve Samsun’lu işçinin birlikteliği kabul edilir değildi..Bu tabloda emekçi-uluslararası sermaye çelişkisi değil; sorunun kürt-türk, alevi-sunni, laik-islamcı eksenine getirilmesi esastı..Oysa Cumhurriyet’in değerleri bu tabloda da birleştirici rol üstleniyordu..Bu değerlerin içini boşaltmaya çalışmak için cumhuriyet dönemi iç isyanlar ısıtılıp ısıtılıp önümüze getirildi (ki malumunuz hepsinin arkasında işbirlikçilerle emperyallerin mesaisi vardır)..Anadolu halklarının kadim kültüründe yeri olmayan kin, nefret duyguları sürekli pompalandı..Bunun özellikle altını çiziyorum..Bu topraklarda fikir rönesansı hep öncülüyle vardı, hiç bitmedi..Bayrak yarışı gibi tazelendi..Luvi, Hatti ışığı..Hitit, Sümer medeniyeti..Yesevi, Mevlâna, Bektaşi aydınlanması..Ve Yunus’da vücut bulan binlerce yıllık arınma..Oysa bu süreçte tüm bu değerler üzerine inşa edilmiş ve kurumsallaştırılmış tek reform harekâtı ise cumhuriyet projesidir..
Yeni oyunlar, kamplar yaratmakta mahir dünya emperyalleri yakın dönemde postmodernizm adı altında tüm insanlığın kazanımlarını da  yavaş yavaş değersizleştirdi!!!Malum sol liberal tayfa içeride ve dışarıda entellektüel metinler üzerinden bu sürecin mimarları, yürütücüsü oldular..
Bugün bu zihinsel alaborayı maalesef birçok insanımız yaşıyor..Türkiye Cumhuriyeti kuruluş değerlerine ve millet olma ülküsüne yabancılaştırılıyor..Dayatılan, kurucu iradeyle çelişen entellektüel masallar ile emperyalizme karşı mücadele edemeyeceğimiz gerçeğini artık kavramamız gerekiyor..

Milli Kurtuluş Savaşı ve önderleri, Cumhuriyet ve değerleri güncelliğini ve önceliğini hâlâ korumaktadır..Her koşulda bu değerlerin stratejisi, ortak paydası savunulmadan; bu topraklarda ne solculuğun, ne yurtseverliğin, ne milliyetçiliğin, ne de dindarlığın; yani bilcümle insanlığımızın  özü yaşatılamaz..Kimse bu temel değerleri yadsıyarak, küçümseyerek, ama’lı cümleler kurarak içerde ve dışarda emperyallere ve yerli işbirlikçilerine karşı mücadele edemez..Aydın olmanın sorumluluğu gereği bir bütüne hizmet etmektir, puzzle’ın parçalarını bir arada tutmaktır, çerçevenin içinde kalmaktır..O çerçeveden dünyaya bakabilmektir..Değerleri bir arada zenginleştirebilir ve anlamlandırabiliriz..Emperyal dünya son 200 yıldır o puzzle’ın parçalarını dağıtmak için her türlü mesaiyi yaptı, yapıyor ve yapacaktır..
Milli mücadele tarihimizin mirasını yaşatmak ve kuşaklara aktarmak, bu bilinçle bulunduğumuz kulvarlarda mücadele etmek, her yurtseverin birincil görevi ve sorumluluğudur (.)

YanıtlaYönlendir