TTB MERKEZ KONSEYİNDEN NEDEN AYRILDIM?

Değerli meslektaşlarımız!

Bu iletide paylaştığımız açıklamalar İZMİR HEKİMGÜÇBİRLİĞİ olarak yıllardır verdiğimiz mücadelenin haklılığını ortaya koyar niteliktedir.

Türkiye’deki 160.000’i aşkın hekimin meslek kuruluşu olması gereken TTB’nin içinde bulunduğu bu savrulmadan bir an önce kurtarılması gerekli olmanın ötesinde zorunludur.

TTB Merkez Konseyi’ne 2020’de seçildikten kısa süre sonra istifa eden meslektaşımız Dr İbrahim AKKURT’un istifasına ilişkin açıklamaları okunmaya değer.

Seneyi devriyesi geldi… Hala zaman zaman soruluyor bu 2 soru: Hocam neden TTB Merkez Konseyine aday oldun/girdin, neden istifa ettin? Hiç kimseyle polemiğe girmeden son defa cevap vermeye çalışayım: 1)Neden aday oldum? Ben kendi isteğimle bireysel olarak aday olmadım. 1986 mezunu bir hekim olarak TTB ile bağım 1988-89’larde, rahmetli N. Fişek hocanın başkanlığındaki beyaz önlük eylemleriyle başladı ki o dönem 2. yılında bir asistan olarak Ankara Numune Hastanesinde rotasyondaydim (toplu hastane nobetleri, vd). Ondan sonra da TTB, tabip odaları benim için hep öncelikli, biricik nadide birimlerdi, herhangi bir göreve davette hep ilk ve önceliklimdi… Tüm bu nedenlerle Ağustos 2020’de gelen MK adaylık teklifini hiç düşünmeden kabul ettim. Ancak peşinden de oluşturulan tabloda böyle bir görevin benim için uygun olmadığını görüp, seçim öncesi tam 3 defa affımı istedim; örneğin 10 Eylül 2020 tarihli yazıyla aynen: “Koşulsuz katkı, yoğun emek vermeyi düşünerek TTB’nin geldiği noktayı bir adım daha ileri taşımayı hedefleyerek MK’ne aday adayı oldum(olmayı kabul ettim). Ancak gelinen noktada, anlamadığım/bilmediğim yorucu ve yıpratıcı tartışma, çekişme, sürtüşmelerin oluşacak tabloda buna olanak sağlamayacağını, beni ve daha da önemlisi TTB’yi yıpratacağını, zarar vereceğini, sağlığımın (kardiyak-PAF, metabolik- kontrolsüz DM, immünsuprese durumum- MTX/KS kullanımım) bu kadar stresli, sonuçsuz kısır tartışmalı, yıpratıcı bir yükü kaldıramayacağını düşündüğümden MK aday adaylığımdan çekilme isteminin kabulünü istirham ederim… Dr. İbrahim AKKURT” demişim… Yani özetle, kendim aday olmadım, 3 defa ısrarlı çekilme isteğimi kabul ettirememenin, TTB’ye olan zaafımı yenememenin kurbanı oldum… 2) Neden istifa ettim? – Birbirini tanımayan, daha önce hiç bir arada olmamış, eşit olduğu “söylenen” 11 kişinin motor gücü olacak ilk 3’ü ancak 4.toplantida zoraki oluşturabildik; seçimden önceki gece başlayan bir çok dış ve iç kuşkular, söylemler, söylevler vs vs nedeniyle içe sinmeyen bu sonuçta gelecekte ciddi sıkıntı görürsem “TTB’Yİ KORUMA REFLEKSİM”i devreye sokarak ayrilabilecegim şerhini başta belirtmiştim… Ve nihayet 3 sefer bu istemimi devreye sokma durumunda kaldım ve ilk ikisinde maalesef başaramadım, o nedenledir ki üçüncü ayrılışım zoraki/çok acıtıcı bir şekilde son buldu! Peki neden? Böyle onurlu bir görevde beni ayrılmaya mecbur bırakan süreç aslında küçük küçük ancak benim için çok önemli sembolik olaylarla başladı, bir kaçı:-dakika 1, gol 1: seçilmişiz, MK’i ziyarete gelen ekipteki birinin sağlık sistemi ile ilgili kişisel bir sorusuna ben naçizane “yıllardır TTB bunun için mücadele ediyor, bir TC numarasiyla herkesin sağlık sorunlarının çözümü icin uğraşıyor derken, arkadaşımın ‘siz yanlış hekime gitmişsiniz, bundan sonra beni bulun, ben sizi iyi Dr.lara yönlendiririm’ söylemi beynime fırlatılan ilk darbe oldu… -dakika 1, gol 2: görevlerimizden biri, belki de en önemlisi ‘halkın sağlığını korumak’ degil mi? Bu bilinçle yıllardır rutinim dışında bir çok alanda (işçi/çalışan sağlığı, iç/dış hava kirliliği, sigara vd) değişik aktivasyonlarda bulunuyorum, TTB ne zaman istediyse koşa koşa gittim, destek olmaya çalıştım, son olarak da kuruşu bana yansımayan “SİGARADAN KURTULMANIN PÜF NOKTALARI” kitabını yazdım, geliri TTB ve Tabip Odalarının olmak üzere tüm tabip odaları tarafından hekimlere ve halka ulaştırılması için… Sigara/tütün konusunda önce biz hekimlerin, TTB MK’nin örnek olması gerekmez mi? İlk toplantıda bu kitabımı imzalı olarak verme isteğim “zerrece adam yerine konulup dinlenilmedi bile”… Ya ne yapıldı? Bunun yerine toplantılarımızi sık sık yangın merdivenleri boşluğunda arkadaşlarımızın kendilerini zehirlenmelerini bekleyerek geçirmeye başladık… -3/4/5…goller, goller: TTB MK teklifi önerisini red etmememin/kabul etmemin ana nedenlerinin başında çok önceden TTB için başlattığım 3 projemi yaşama geçirme olanağı/olasılığı gerçekleşebilir mi düşüncesiydi ki bunlar:-TTB Maluliyet Değerlendirme Rehberi (bir çok gelişmiş ülkenin Tabipler Birliği temel bir insan hakkı olarak gördükleri bu konuyu işveren/devlet/sair sigorta mantığından kurtarmak için ciddi çalışmalar yapmaktadır, ben de bu konudaki bilgi/bulgu/yol haritasını bir önceki MK’de sunmuş, konuyu UDEK üzerinden tüm uzmanlık dalları ile planlamayı gündeme aldırmıştim)… Heyhat… Gündeme bile aldıramadım… -TTB İŞÇİ/ÇALIŞAN SAĞLIĞI MESLEK HASTALIKLARI kaynak kitabı… TTB’nin bu alana tekrar ciddi bir şekilde dönmesi, konuyla ilgili hekimlere kaynak kitap sunulmasi için bir çok uzmanlık alanının birikimini ortaya koymak… Gündeme gelme olasılığı sıfır… – İYH UZMANLIĞI: İş Yeri Hekimliği uygulamalarını artık hekimlerin ikinci, 3.4….6.gelir kapısı olarak görmekten vaz geçip, tam zamanlı, bağımsız bir ana uzmanlık alanına dönüştürüp, hekimleri işyerlerinden/ işveren/ÇSGB güdümünden kurtarıp bu ülkede üstü örtülen yılda en az 100 bin meslek hastalığı/işle ilgili hastalığı görünür hale getirmek… Sanırım en çok tepkiyi de burada aldım çünkü o kadar çok fincanci katırini ürkütüyordu ki bu istemim… TTB’ni kendisine mesken edinmiş “küçük olsun da benim olsun” mantığındakiler beni hiç de hak etmediğim suçlamalara maruz bıraktılar… Peki, MK ne yaptı? 30 yilimi verdiğim bu alanın düzeltme girişimlerimi “hocam seni üzüyorlar galiba bu konulara falanca/filanca MK üyesi baksin” söylemindeki çirkinliğin farkina bile varmadan dile getirdiler..Covid-19’un sağlık çalışanları icin meslek hastalığı olarak kabul edilmesi ile ilgili yapilan uğraşırlar, sanki sonuç alınmış gibi “hocam bu konuda yeterince farkındalık oluşturmadik mı?, bıraksak da başka konulara enerjimizi versek” noktasına geldi… Özetle, benim için kısa, orta, uzun vadede planladıklarımin hiçbirini yapma olanağı kalmadığı için istifa ile TTB’yi koruma refleksimi devreye sokma dışında başka seçenek kalmamıştı…Sonuçta TTB ülkemiz ve dünya hekimliği için çok önemlidir; ben dahil birkaç kişinin kaprisine, şovmenligine birakilamayacak kadar önemlidir… TTB bir avuç elitin değil, sürekli itilen/kakılan, bağıran/çağıran ve bunu marifet sayan 3-5 işgüzarin da değildir… TTB 160 bin hekimin ortak değeridir; kavga yeri değil, çözüm üretme yeridir; hekimlerin birlik/dirlik/sayginliklarini evrensel ilkelerle güçlendiren en önemli mecradir… Tüm hekimleri kapsayıcı böyle bir TTB’yi uzak olmayan gelecekte görmeye ömrüm yetecek mi? Bilmiyorum… Saygilarimla… Dr. İbrahim AKKURT