Aşı ol, Kovid riskini azalt

Son günlerde randevusuz aşı uygulamasına geçilmesi önemli bir karar!
Alkışlıyorum Sağlık Bakanı, yetkililer ve sağlık çalışanlarını!
KOVİD BELASI
Pandemi felaketi hem Türkiye‘de hem de dünyada risk ve tehlikeyi beraberinde getirdi.
Halen risk altındayız!
Pandemi ile başa çıkmanın şu andaki tek yolu AŞI;
Maalesef;
-DELTA mutantı tehdidi altındayız!
2. Yirmi milyona yakın aşılanma sırası geldiği halde aşılanmayan yurttaşımız var!
3. Delta virüsü hızlı bulaşması yönünden önceki salgın yapan virüslerden daha atik!
AŞI KORUR
Kovid aşı ile önlenebilir hastalıklar sınıfında!
Şu anda hem kendimizi, hem de toplum direncini artırmak için aşılanmak zorunlu!
Şunu da unutmamalı;
Şu andaki salgın maalesef aşısızlar arasında sürüyor
AŞISIZLAR RİSKTE
Kovid polikliniğine başvuran hastaların yarısından çoğu aşılanmayalar!
AŞI YAN ETKİLERİ
Yan etkileri korkusu var; bilakis yüksek riskli olanların da kesinlikle mRNA tipi aşısı tavsiye edilir!
Kendim 3. Doz aşımı bir ay kadar önce oldum 2 doz sinovac sonrası( BİONTECH)
Aşı yerinde 1-2 gün ağrı, koltuk altında çok hafif beze şişmesi,uyuklama hali, güzel rüya görmelerim oldu 2-3 gün sonra geçti her şey!
SON TAVSİYE
AŞI Kovid’den korur, hafif hastalanmayı sağlar!
Geç kalma, AŞI ol!
Hem kendini hem toplumu koru!
Aşıdan kaçınanlar,
normali yanlış anlayıp maske-mesafeyi boş verenler.
Her gün ortalama 250 bin test yapılıyor ve 20 bin düzeyinde hasta ( vaka ) saptanıyor.
Neredeyse her gün onlarca yurttaşımız ölüyor.
Az sayıda da olsa AŞI karşıtlığı yapan başta sağlık mensupları ve kişilerin yaygaralarına kulak asmamalı.
KENDİNİ VE TOPLUMU KORU!
Bu gidiş iyi değil maalesef!
Aşı olun,
Maske mesafeyi unutmayınız!
Sayın Sağlık Bakanı ve yetkilileri
siz de sağlıkçıları unutmayınız!
Prof. Dr. Ramazan İnci / rmzinci@gmail.com
Tıbbi mikrobiyoloji ve Enf. Hast Uzmanı
Son değişikliğin ardından doktorlar tedirgin

Aile Hekimlerine ceza ve yasaklar getiren bir yönetmelik çıkarıldı. Kullanılmakta olan‘İhtar Puanları Listesi’ -Sağlık Bakanlığı’na az gelmiş olacak ki- daha da zenginleştirildi!
Maddelerden biri şöyle;
“İzinsiz olarak bilgi veya demeç vermeleri durumunda Aile Hekimlerine 50 ceza puanı verilecek!”
Ayrıca, aile hekimlerinin sözleşmelerinin feshine kadar gidebilecek yeni cezalar da getiriliyor.
Pandemi sırasında yeminlerinin gereğini yerine getirmekten başka bir şey düşünmeyen aile hekimlerini terlerinin son damlalarına kadar sömürenler, artık ihtiyacın azalmaya başladığını görmüş olacaklar ki, hekimlere karşı olan acımasız tavırlarına geri dönmüş bulunuyorlar.
İzmir Hekim Güçbirliği, Tabipler Birliği, Genel Sağlık İş ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES)bu yönetmeliğe tepki göstererek bunun bir ‘Ceza Yönetmeliği’ olduğunu söylüyorlar.
Gerçekten, hukuk yorumcuları da Aile Hekimlerine dayatılmaya çalışılan bu madde ile sağlık çalışanlarının ifade özgürlüğün kısıtlanmakta olduğunu, sadece hekim haklarına değil evrensel yasalardaki insan haklarına da aykırı olduğunu belirtiyorlar.
Yönetim her ne kadar pandemi sürecinde sağlıkçıları göklere çıkarmışsa dagerçeğin farklı olduğunu zaten biliyorduk. Bundan sonrasını bekleyip göreceğiz! Hekimler, hemşireler, laboratuvar teknisyenleri ve diğer sağlıkçılar hakkında kim bilir neler planlıyorlardır!
HİPOKRAT YEMİNİ İLE OYNUYORLAR
Hekimlerimize ve sağlık çalışanlarımıza karşı taşıdıkları olumsuz düşüncelerini tümüyle sağlık mesleğine karşı da duyanların ana hedefi, çağdaş tıp değerleriyle oynamak.
Bu amaçla hem tıp fakültelerinde yönetime getirdikleri yandaşlar üzerinden hem de kendi atamaları rektörler yoluyla çağdaş tıbbın değerlerini yozlaştırmaya çalışıyorlar.
Başladıkları operasyonu Hipokrat Yemini üzerinden sürdürüyorlar:
Önce Sakarya Üniversitesi Rektörü, hekimlerin mezuniyet yemini metninde bulunan “…cinsiyet, etnik kimlik ve cinsel yönelim ayrımı yapılamayacağı” bölümünün çıkarıldığını bildirdi.
Ardından, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, daha da ileri gitti. Hipokrat Yemini’ni “sapkınlık” olarak değerlendirerek, “toplum ve aile değerlerini korumak için” yemin metnini değiştireceklerini söyledi.
Tıp mesleğinin temel ilkeleriyle oynayacak, liyakatsiz kişilerle tıp mesleğini yönetmeye kalkacaksınız…
Bu hizmeti verenleri cezalandırarak bıktırma yoluyla mesleklerinden uzaklaştıracaksınız…
Sonra da sırıtarak, hizmetleri için sağlıkçılara teşekkür edeceksiniz…
Sayın Sağlık Bakanı, artık bütün hekimler hiçbir inandırıcılığınızın kalmadığı inancında!
Kendilerine yapılanları içlerine sindiremeyen sağlıkçılar yurt dışına gitmek için fırsat kolluyorlar. Özellikle de hekimler ve dil bilen hemşireler batı ülkeleri tarafından kabul görüyorlar!
PROF. DR. SEMİH BASKAN
Tıp eğitimi alanında büyük deneyim sahibi olan Prof. Dr. Semih Baskan, gelinen noktadan büyük rahatsızlık duyanlardan biri. İçi yanarak yaptığı değerlendirmede şunları söyledi.
“Açılmış olan tıp fakültelerinin Temel Bilimler bölümlerinde büyük eğitici açığı var. Bu nedenle ülkemizdeki tıp fakültelerinin sadece üçte biri, batı ülkelerinin ölçütlerine uygun. Üçte ikisinden mezun olanların eğitimleri eksik bulunduğu için, batı ülkelerinden akreditasyon alamıyorlar…”
Semih Hoca’nın kaygılarından biri de başıboş bırakılan ve uygulama hastaneleri bile olmayan tıp fakülteleri! Bunların mezun ettiği hekimlerin mesleki yeteneklerinin tartışılabileceğini söyleyen Semih Hoca;
“Bu fakültelerden mezun olanları eklesek bile hekim sayımız OECD ülke ortalamasının çok altında (498’e karşılık 341) kalıyor. Hekim sayımızın yetersizliğine rağmen onları küstürerek yurt dışına gitmeye zorlamak büyük bir yönetim yanlışı!” diye ve ekliyor.
“Kaldı ki, halkın sağlıkçılara karşı tutumunu yüreklendiren yöneticiler var. Bu gerçek, şiddet olaylarının ortaya çıkmasında, alınan önlemleri yetersiz kılıyor. Son altı ayda 117 şiddet olayında 231 sağlık çalışanı şiddet görmüş!”
HEKİM GÜÇBİRLİĞİ TEDİRGİN
Mutsuz olan hekimler toplu olarak ayrılıyorlar.
İzmir Hekim Güçbirliği sözcüsü Dr. Suat Kaptaner, Sağlık Bakanlığı İzmir Tepecik Hastanesi’nda KBB uzmanı olarak çalışıyor. Hekimlerin mutsuzluğunu en yakından gözleyenlerden biri. Yıllarca İzmir Tabip Odası Başkanlığı yapmış olan Dr. Kaptaner, hekimliğin getirilmiş olduğu durum nedeniyle canı en çok yananlardan;
“Hekimlerin bıkkınlık ve umutsuzluğu giderek artıyor,” diyor. “Biz bu pandemiden sonra iktidarın hekimlere daha iyi davranacağını düşünüyorduk. Meğer tam tersini düşünüyorlarmış. Aile Hekimleri için çıkardıkları cezalandırma yönetmeliği bunun en çarpıcı örneği! Yöneticilerin nasıl bir ruh durumu içinde olduğunu anlamakta zorluk çekiyoruz” diyor.
HEKİMLERE YASAKLAR VE CEZALAR
Hekimlere uygulanan istifa yasağının kalktığı bir Temmuz tarihinden sonra İzmir’de yüzün üzerinde hekim görevlerinden ayrılmış.
Değeri bilinmeyen, özlük haklarına saygı gösterilmeyen, üstelik kışkırtılan kimi kişiler tarafından şiddete uğrayan hekimler kırgın ve kızgın olarak alternatif koşullar arıyorlar.
Pandemi nedeniyle ölümle yüz yüze çalışırken canlarını yitiren hekimlerin ‘görev şehidi’ sayılmaması da yönetimin hekimlere bakış açısını gösteren bir ölçüt olsa gerek.
Yıllık izinleri 15 günle sınırlanarak soluk alma şansı bırakılmayan hekimlere, Aile Hekimleri aracılığı ile gösterilen sopa, sadece hekimlerin değil tüm sağlıkçıların psikolojisini etkilemiş görünüyor…
Kimi lanet olsun diyerek mesleklerinden uzaklaşıyor, kimi de ilk fırsatta kendini yurtdışına atmaya çalışıyor.
Prof. Dr. Suat Çağlayan
Açlık pandemisi

…Son ırmak kuruduğunda,
son ağaç yok olduğunda,
son balık öldüğünde;
beyaz adam paranın yenilemeyen bir şey olduğunu anlayacak…
Kızılderili Şefinin çağrısı
KURBAN
Hoş geldin Kurban Bayramı!
Geçen Kurban Bayramı bayram gibi değildi,
Kovid-19 etkiledi sosyal hayatı ve bayramları.
Bu bayram mutlu gelsin herkese sağlık ile.
Kurban Bayramı; hayırseverlik ve yardım günleri,
Hiç kimse aç ve yoksul kalmasın,
Ve hiç kimse “açlıkla terbiye edilmesin”!
İyi ki kurban var.
Yok, yoksulu koruyanlar,
Paylaşanlar,
Bu bayramda da çok olsun.
COVID-19 PANDEMİSİ VE GIDA GÜVENSİZLİĞİ
Son bir buçuk yıldır, COVID-19 manşetlerde hep!
Kovid insanların sağlığını tehdit ederken,
başka bir tür acil durum: gıda güvensizliği,
Milyonlarca insanı tehdit ediyor.
Başlıca nedenleri:
-Çatışma/Güvensizlik ortamı
Örnekleri: Savaşlar, iç çatışmalar, bölgesel/küresel istikrarsızlık veya siyasi krizler.
Bu olaylar sonucu insanların mülteci olarak yerinden edilmeleri söz konusu.
-Aşırı hava koşulları
Örnekler: Kuraklık ve sel gibi afetler
-Ekonomik durgunluk ve gerileme
Makroekonomik örnekler: Hiperenflasyon ve para biriminin değer kaybetmesi
Mikroekonomik örnekler: Yükselen gıda fiyatları, azalan satın alma gücü
–Zararlılar
Örnekler: Çöl çekirgeleri, tırtıllar, fareler,
–Salgınlar
–Yer Değiştirmeler
Örnek: Çatışmaların neden olduğu mültecilik ve iklim mülteciliği
Ne yazık ki Kovid-19 salt insan sağlığını değil,
İnsanın yaşamının sürdürebileceği gıda üzerinde
Güvensiz bir ortam yarattı.
Oysa Birleşmiş Milletler Kalkınma Örgütü’nün hedefinde idi,
2030 yılına kadar sürdürülebilir kalkınma hedefleri ile
İyi bir dünya ve yaşam planlanmıştı.
Ana hedeflerden biri: Dünyadaki açlığı ve yetersiz beslenmeyi
tüm biçimleriyle sona erdirmek idi.
Ancak pandemi bu hedefi önemli ölçüde zora soktu.
Pandemi sırasında gördük ki;
Kapanmalar nedeni ile gıda marketleri yağmalanmış gibi idi.
Her şey bir anda kapışıldı.
Herkes gıda stoku yaptı.
Bu durum gıda güvensizliğini beraberinde getirdi.
Gıda çok yönlü, çok bileşenli bir konudur.
Tarladan/çiftlikten-sofraya kadar.
AÇLIKLA MÜCADELE BİLDİRİSİ
Birleşmiş Milletler 12 Temmuz 2021, Roma’da yaptığı açıklamada;
- Dünyada açlıktan etkilenen insan sayısı pandeminin gölgesinde %10 arttı.
- 2020 yılında dünyada 720 ile 811 milyon insanın, açlıkla karşı karşıya olduğu tahmin edilmektedir.
- Bununla birlikte yetersiz beslenme insan varlığının gelişimini tehdit etmektedir.
- Bölgesel eşitsizlikler ise akıl almaz.
- Afrika’da yaklaşık beş kişiden biri (nüfusun yüzde 21’i) açlıkla karşı karşıya kaldı.
– diğer tüm bölgelerin oranının iki katından fazla.
- Bunu 2019 ve 2020 yılları arasında sırasıyla Latin Amerika ve Asya izliyor.
- Bu durum gıda güvensizliğini doğuruyor.
- 2020 yılında her üç kişiden biri yeterli gıdaya erişemedi.
- Bu etki kadınlar ve çocuklar aleyhine eşitsizlik doğurdu.
Açlıktaki artışların ve her türlü yetersiz beslenmenin azaltılmasında
kaydedilen ilerlemenin yavaşlamasının geri planında;
yukarıda bahsedilen her türlü çatışma,
iklim değişikliği, kuraklık ve afetler,
ekonomik durgunluklar ve gerilemelerin
(şu anda COVID-19 pandemisi) etkisi var.

YOKSULLUK VE GIDA FİYATLARI
En önemli konulardan biri de; yoksulluk.
Milyonlarca insan sağlıklı beslenmenin maliyetini karşılayamadıkları için
gıda güvensizliği ve farklı yetersiz beslenme biçimlerinden etkilenmektedir.
Şurası bir gerçek ki;
Kovid etkisi sadece sağlığımızı değil,
Aynı zamanda yoksullaşmamızı, gıda güvensizliğini de etkiledi.
Çünkü yapılan çalışmalarda gıda fiyatları hep yükselişte.
Grafikte; GIDA VE TARIM ÖRGÜTÜNE göre; Gıda Fiyatları İndeksi’nde seviye geçen yıla göre % 33,9 yüksek.
GIDA GÜVENSİZLİĞİ VE YETERSİZ BESLENME MÜCADELESİ
1) Eylem: Çatışmalardan etkilenen bölgelerde insani, kalkınma ve barış inşası politikalarını uyumlaştırmak
Uygulama örneği: Ailelerin gıda karşılığında yetersiz varlıklarını satmasını önlemek için sosyal koruma önlemleri hayata geçirilmeli
2) Eylem: Gıda sistemlerinde iklim direncini arttırmak
Uygulama örneği: Küçük ölçekli çiftçilere iklim riski sigortasına ve tahmine dayalı finansmana geniş erişim sunmak.
3) Eylem: Ekonomik sıkıntılara karşı en savunmasız olanların direncini güçlendirmek,
Uygulama örneği: Pandemi tarzı şokların veya gıda fiyatlarındaki dalgalanmaların etkisini azaltmak için ayni veya nakit destek programları aracılığıyla gerçekleştirmek.
4) Eylem: Besleyici gıdaların maliyetini düşürmek için gıda tedarik zincirlerine müdahale etmek;
Uygulama örneği: Biyolojik olarak güçlendirilmiş mahsullerin ekilmesini teşvik ederek veya meyve ve sebze yetiştiricilerinin pazarlara erişimini kolaylaştırmak;
5) Eylem: Yoksulluk ve yapısal eşitsizliklerle mücadele etmek, müdahalelerin yoksul yanlısı ve kapsayıcı olmasını sağlamak
Uygulama örneği: Teknoloji transferleri ve sertifikasyon programları aracılığıyla yoksul topluluklardaki gıda değer zincirlerinin güçlendirilmesi;
6) Eylem: İnsan sağlığı ve çevre üzerinde olumlu etkileri olan beslenme biçimlerini teşvik etmek için gıda ortamlarının güçlendirilmesi ve tüketici davranışlarının değiştirilmesi.
Uygulama örneği: Endüstriyel trans yağları ortadan kaldırarak ve gıda tedarikindeki tuz ve şeker içeriğini azaltarak veya çocukları gıda pazarlamasının/reklamların olumsuz etkilerinden koruyarak gıda ortamlarını ve değişen tüketici davranışlarının güçlendirilmesi.
Bütün bu eylem ve uygulama örnekleri; Gıda ve Tarım Örgütü başta olmak üzere henüz yayınladıkları Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenme kitabında daha geniş anlatılmaktadır.

GIDA VE TARIM ÖRGÜTÜ
(GTÖ; Food and Agriculture Organization, FAO)
Açlığı yok etmek ve beslenme şartlarını iyileştirmek amacıyla
1943’te kurulan bir örgüttür.
Açlığa karşı mücadelede çok yönlü etkinlikleri vardır.
Hükûmet ve teknik kuruluşların tarımı,
ormancılığı ve balıkçılığı geliştirme projelerine aracı ve yardımcı olur.
Bu tip konularda ülkeler düzeyinde teknik yardımlar sağlar.
Eğitsel projeler geliştirerek, araştırmalar yapar ve seminerler verir.
Dünyadaki tarımsal ürünlerin üretimi, tüketimi,
ticareti ve depolanması,
tabii kaynakların geliştirilmesi,
ağaçlandırma konularında danışmanlık yapar.
İstatistikler tutarak bültenler yayınlar.
Türkiye; Birleşmiş Milletler ve uzman kuruluşları olan Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün de üyesidir. —
YETERLİ GIDA HAKKI
Yeterli gıdaya erişim hakkı; her erkek, kadın ve çocuk, tek başına veya başkalarıyla birlikte topluluk halinde, her zaman yeterli gıdaya veya bunları tedarik etmek için gerekli araçlara fiziksel ve ekonomik erişime sahip olduğunda gerçekleşir.
Yeterli gıda hakkının esası; gıdanın kalite ve miktar olarak gıda rejimiyle ilgili memnuniyeti sağlamaya yeterli düzeyde olması, yan etkilerinden uzak ve kişinin içinde bulunduğu kültürel çevrede kabul edilebilir olmasını ve bu gıdalara erişilebilirliğin istikrarlı, sürdürülebilir olmasını gerektirir.
Bu haklar İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve ikiz sözleşmelerde yer almıştır.
TÜRKİYE’DE GIDA GÜVENCESİ SAĞLANMAMAKTADIR
Yapılan bir çalışmada gıdaların bulunabilirlik boyutu kapsamında Türkiye; meyve, sebze, et gruplarında kendi kendine yeterli düzeyde; süt ve tahıl gruplarında istikrarsız bir yapı göstermektedir. Ulaşılabilirlik boyutu kapsamında ise Türkiye’de gelir dağılımının adaletli olmadığı, gelirin büyük bir kısmının küçük bir grubun elinde olduğu görülmüştür. Kullanılabilirlik boyutu kapsamına gelince; Türkiye’de kişi başına düşen süt, et ve balık kullanım miktarlarının Avrupa Birliği ülkelerinden oldukça geride olup gıda güvenliği tam anlamıyla sağlanamadığı bir ülke konumunda olduğu belirtilmiştir ( Özge Can NİYAZ, İ. Hakkı İNAN. Türkiye’de Gıda Güvencesinin mevcut durumunun değerlendirilmesi. Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 2016; 13(2): 1 –
Aşıdan korkma, Covid-19’dan kork

Üçüncü doz aşılama uygulaması.
1 Haziran 2021: Kısıtlamaların esnetilmesi için ışık yandı.
Ve Haziran ortası: Kısıtlamalara paydos!
Böylece top yekün Covid-19’a karşı seferberlik sona erdi.
Kısıtlamaların kaldırılması toplumsal mücadeleyi
Bireyselliğe indirdi!
Herkes kendi virüsünden sorumlu.
Hastalıktan korunmak kişiselliğe indirgendi.
Onca tanıtım ve çağrıya karşın
Aşılanma da bireysel tercihe bağlı.
Bir yerde papatya falı tutmak gibi bazıların zihinlerde;
Aşı teretdütcüleri, aşı karşıtlarının sesi gür.
Olumsuz propagandanın etkisinde kalanlar…
Aşılanayım,aşılanmayım…
Oysa Covi-19’a tutulmak şakaya gelmez.
TÜRK USULÜ UYGULAMA: 3. DOZ AŞI
Dünyadaki uygulamalara baktığımızda,
3. doz aşı ilk. Türkiye’de
Uygulama olumlu elbette.
Uygulamanın bir çok nedeni olabilir:
1 Türkiye’de sağlık çalışanları ve 65 yaş üstü kişilere inaktif aşı uygulaması.
2.İnaktif aşılarının( Sinovac) koruyucu etkinliğinin düşük ve süresinin kısa olması.
3.İnaktif aşı uygulamasının üstünden 6 aydan uzun sürenin geçmesi.
4. mRNA temelli aşıların ( BioNTech, Moderna..) Türkiye’ye sağlanmış olması;
5. mRNA temelli aşıların koruyucu etkinliğinin yüksek olması,
Ve en önemlisi de DELTA VİRÜS korkusu.
mRNA temelli aşıların mutant ve varyantlara karşı etkinliği.
Yapılan çalışmalarda; 2 doz bioNTech etkinliği: % 90’ larda
YAŞASIN SİNOVAC
Ocak-Şubat aylarında ilk dozlar Sinovac ile;
Korkuyu yendik hepimiz.
Aşılananalar arasında risk altındakiler daha aza hastlandı,
Daha az Hastanaeye müracaat etti,
Siren sesleri daha aza duyuldu.
En önemlisi ölümler azaldı.
Taziyeler,Acılar,yaslar yaşanmaz oldu.
Kaygılar bitti.
Bizim gibi Sinovac aşısını ilk başta tercih eden Şili
bilimsel bir rapor yayınladı henüz.
Şili Sinovac çalışması raporuna göre;
10 milyon kişiyi kapsayan çalışma;
Kovid bulaşmasını %64,
Hastaneye yatışı% 87,
Yoğun Bakım yatışını %90
Kovid ölümlerini % 88 önlediği bildirildi.
Türkiye verileri de dünyaca ünlü Tıp Dergisi Lancet’te yayınlandı bu gün.
Türkiye’de 24 merkezde gerçkeleştirilen Faz 3 Sinovac aşı çalışmasının analizine göre;
Yaklaşık 10 bin kişide çalışma yapıldı.
Aşının 2 dozunun Kovid-19 enfeksiyonuna karşı %83,5 koruma sağladığı belirtildi.
3.DOZ AŞI SEFERBERLİĞİ: 1TEMMUZ 2021
Bu aşamaya nasıl geldik?
Bulaşma zinciri kırıldı mı?
Bulaşma azaltıldı mı?
Hayır .
Resmi bildirime göre: 5 bin üzeri olgu, 50 kişi vefat günlük!
Şimdiki sağlık politikası aşılama hızı ve sayısını artırmak.
Böylece aşı hedefine ulaşmış illeri maviye boyamak.
Haritaya baktığımızda tek bir il mavi boyalı.
Öteki iller: Kırmızı, turuncu ne yazık ki!
KOVİD’E KARŞI AŞI KALKANI
Sağlık Bakanlığı’nın COVİD-19 Bilgilendirmesine göre;
Aşılamada 1. Doz Türkiye Ortalaması % 60;
2. Doz ortalaması ise % 26 oranında.
Bu sayılar aşılama hedef kitlesine göre.
1.,2 ve 3. Doz toplamına baktığımızda ise yaklaşık 55 milyon
Birinci doz: yaklaşık 37 Milyon,
İkinci doz: yaklaşık 17 Milyon
Üçüncü doz ise: yaklaşık 1 milyonun üstünde.
Aşılama hızı ve sayısı çok önemli elbet.
Hem bulaşmayı azaltmak;
Hem de aşılanmamış kişilere ulaşmak için.
Doğal yoldan kitlesel bağışıklık seçenek olmamalı,
Sürü bağışıklığı dediğimiz olay ancak aşılama ile normal.
Özellikle adolesan döneminden itibaren aşılama önerilir.
Bunun örneği Amerika Bieleşik Devletleri.
12 yaş üstü herkesi aşıya davet ediyor.
Eğitimin ve gençliğin geleceği için.
AH DELTA, VAH LAMBDA
Alfa, Beta, Gamma, Delta ve Lambda derken
Yunan alfabesini ezberleyeceğiz bu gidişle.
Aşılama;
Virüs mutasyon ve varyantı değişimi/ dönüşümünü kırar.
Biliyoruz ki bir virüs toplumda ne kadar dolaşır,
o kadar yeni mutasyon ve/ya varyant demek.
Dünyada 100’den fazla ülkede Delta varyant bildirildi.
Özellikle; Aşılanmamışlar ve Ergenler risk altında.
Virüsün hızlı yayılımı söz konusu öncekilere göre.
Kır zincirleri,
Bu hayat ve gelecek güzel bizim.
Ne olursan ol,
Yeter ki aşı ol!
Virüs dolaşımını engel ol.
VİRÜSE AŞI KALKANI

Yazının başlığı yanıltıcı olmasın. Salgına karşı kalkan olması beklenen aşı, virüse kalkan oldu dense yeridir. Bir buçuk yıldır dünyayı silkeleyen küresel salgın aşının bulunmasıyla birlikte gerileyecek diye düşünülürken hem aşı paylaşımıyla ilgili akıl almaz hatalar hem de hız kazanan aşılamanın yarattığı yanılsamayla kendisini gösteren gevşeme ve umursamazlık nedeniyle yeni bir aşamaya evrildi.
Aşılamadaki kaplumbağa hızı virüse evrimleşme fırsatı sundu. Her ne kadar dünya kamuoyuna mutasyon ya da varyant başlıkları altında sunulsa da virüsün geçirdiği değişiklikleri evrim başlığı altında algılamak doğru olacaktır. Bir buçuk yıldır küresel ölçekte korku ve ürkü salan korona virüs diğer yandan da anlayana, anlamayana ve hatta anlamak bile istemeyene eşsiz bir evrim gösterisi sunmaktadır.
Konumuza dönersek!
Bilim insanlarının her fırsatta uyarıda bulunmasına karşın birkaç kez uygulanan kapanma-açılma süreçleri insanlığın bu konudaki başarısızlığının günümüze yansıyan ipuçları olarak boy gösteriyor.
Aşılamanın her geçen gün hız kazanması (en azından dünyanın belirli bölgelerinde) önlemleri gevşetme heveslilerinin ekmeğine yağ sürer oldu.
Yazla birlikte hız kazanan ve geçen yıldan bu yıla kalan spor etkinliklerine göz atmakta yarar var.
Bundan birkaç hafta önce Veryansıntv’de yayımlanan Kovidpiyat başlıklı yazımda da değinmeye çalışmıştım. Her ne kadar, aşılamayla birlikte salgının hızının kesilmesi söz konusu olsa da gevşemenin yaratacağı olası tehlikelere göndermede bulunmuştum. Çok geçmeden bu kaygıların haklılığı yaşanan gelişmelerle doğrulanmış oldu. O yazı yazıldığı sırada varlıkları bilinse de varyant virüslerin etkinliği çok geçmeden katlanarak arttı. Gerçekte ertelenmesi akılcı ve bilimsel olan olimpiyat oyunları yersiz ve gereksiz bir inatla yapılmak isteniyor. Varyantlar bağlamında kendisini gösteren tehlike karşısında daha fazla kararlılık sergileyemeyen düzenleme kurulu Tokyo Olimpiyatları’nın seyircisiz yapılacağını açıklamak zorunda kaldı.
İçinde bulunduğumuz günlerde gerçekleştirilmekte olan bir diğer büyük spor düzenlemesi bilindiği gibi Avrupa Futbol Şampiyonası. Çok ülkeli bu düzenlemede stadyumlarda izleyicilerin eksik olmadığı ve hatta izleyici sayısını olabildiğince artırmanın deyim yerindeyse özendirildiğine tanık olundu.
Olgu sayısının azlığıyla tanınan Finlandiya’da milli maç için St Petersburg’a giden Finli taraftar grubunun ülkedeki istatistikleri sıçrattığı haberlere konu oldu. Hiç şaşırtıcı değildi bu haber. Özellikle salgınbilimcilerin bu ve benzeri insan hareketleri konusunda her fırsatta uyarıyı eksik etmediği anımsandığında yaşananların akıldışılığı biraz daha belirginleşmiş oluyor.
Aşılama sürecindeki ilerlemenin önlemleri gevşetme fırsatı yarattığı kuşkusuzdur. Kimi cin fikirlilerin insan hareketlerinin sonuçlarını ölüm olgularının sayısıyla açıklamaya çalıştığı bir gerçektir. Elbette ölüm sürecin soğuk yüzüdür. Ancak, spor etkinlikleri aracılığıyla yaşama geçirilen insan hareketlerinin ölüme yol açmasa bile virüse yaşam öpücüğü olduğu, virüsün mutasyonuna fırsat verdiği de bir o kadar gerçektir. O topluluklar içinde kendisini gösteren pozitif olguların varlığı az önceki savımızı fazlasıyla doğrulamaktadır.
“Sporun ve dolayısı ile insanlığın ticaretle sınavı” gerçeğine değinmeden geçemeyiz.
Yazıyı bu önemli gerçekle bağlamakta sakınca yok.
Futbolda çok belirgin olan ticari baskının olimpiyat gibi evrensel ve bir o kadar sportif olması beklenen ortamı da etkisi altına aldığını bilmeyen olmasa gerek. Bu etkinin bir sonraki olimpiyatta öncekini aratacak denli belirginleştiği de düşündürücü olduğu kadar acı verici bir gerçektir.
Portekizli Christiano Ronaldo’nun basın toplantısında hepimizin bildiği koyu renkli gazlı içeceği eline alarak bunun yerine su için demesi ticaretin sporun önüne geçtiğinin tarihsel belgesi sayılmalı.
Salgını sona erdirmesi, salgına karşı kalkan olması beklenen aşının salgına karşısında gevşemenin gerekçesine dönüşmesi ibretlik bir gelişme olsa gerektir.
Avrupa Futbol Şampiyonası ve Olimpiyatlar aracılığıyla virüse sunulan yaşam öpücüğünden insanlığın çıkartması gereken ders “parayataparlık” hatasından bir an önce vazgeçmesi gereğinden başkası değildir.
Her iki düzenleme başta olmak üzere onlara eşlik eden diğerlerinin aymazca yaşama geçirilmekte oluşu cinayete eşdeğerdir.
Birkaç şirketin kazancı, gönenci ve isteği doğrultusunda yaşanmakta olanların hak ettiği ilgiyi görmesi dileğiyle.
ADALETSİZ KALAN MADIMAK

Madımak’ta katledilen “can”lara,
Bunu görüp yüreği yananlara,
Bencileyin gark olmuş isyanlara,
Adalet borcu var sorumluların
Dün, bugün olmadı, mutlaka yarın!
Bacı-kardeş semah tutan fidanlar
“Bezirci’”ler, eli kalem tutanlar
Türküsün söyleyip, sazın çalanlar
Adalet borcu var sorumluların
Dün, bugün olmadı, mutlaka yarın!
Gerçeğin mızrağı sığmaz çuvala
Failler hep meçhul, bakın mavala
İster meydan oku, ister kovala
Adalet borcu var sorumluların
Dün, bugün olmadı, mutlaka yarın!
Çorum, Maraş, Sivas, il değil ayıp
Katliamlar daim, failler kayıp
Kahrolmak yetmiyor, buna ağlayıp
Adalet borcu var sorumluların
Dün, bugün olmadı, mutlaka yarın!
Yobaz eylemlerini etmeyiz seyir
Ateş yakar iken, beklenmez ahir
Eğrilmez tek Yaradan’a eğilir
Adalet borcu var sorumluların
Dün, bugün olmadı, mutlaka yarın!
Dr. Sait Eğrilmez, 01.07.2021 – İzmir
Covid-19 sonrası seyahat özgürlüğü ve Türkiye Cumhuriyeti pasaportu

Bu hafta kısıtlamalara son.
Hindistan kaynaklı korona virüs mutantı,
Yani Delta virüs dalgasız olsun sosyal hayat.
Yetkililerin girişimi ile Türkiye
Turizm patladı.
Uçaklar dolusu turist Türkiye’de.
Ya biz nereye gidelim.
Türk pasaportu ne kadar güçlü?
Kaç ülkeye vizesiz girip çıkabilecek,
İmkanı olanlara, iş için, turizm amaçlı.
Türkler için vizesiz seyahat kısıtlı.
Covid-19 sonrası Aşı pasaportu devrede olacak gibi,
116 ülkeye vizesiz seyahat edebilecekmişiz.
Avrupa, Amerika var mı? Yok.
Türkiye sınırlarını açtı. Başka ülkeler henüz değil.
Üstelik delta dalgası korkutuyor.
SEYAHAT DOSTU PASAPORTLAR VE TÜRKİYE
Seyahat dostu pasaportlara bakıldığında;
Seyahat özgürlüğün önemi ve pasaportun gücünü anlayabiliriz.
Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği’ne göre;
En güçlü pasaporta sahip ülkeler (2021);
1.Japonya
2.Singapur
3. Almanya,Güney Kore
4. Fillandiya,İtalya,Lüksemburg,İspanya
5.Avusturya, Danimarka.
Örneğin Japonlar tam 193 ülkeye vizesiz seyahat edebiliyor.
Almanlar 191,
İspanyollar 190 ülke.
Amerika Birleşik Devletleri 5.,
İngiltere 7.sırada.
Seyahat özgürlüğü son sıralarda olanlar;
Afganistan,
Irak,
Suriye,
Pakistan ve Yemen.
Henley ve Partners pasaport indeksi
199 ülkenin pasaportunu dikkate almış
İndekse göre;
Türkiye 111 ülkeye vizesiz seyahat ile
52. sırada.
Rusya 48.ci,
Güney Afrika 53. Sırada.
GÜÇLÜ PASAPORT ÖLÇÜSÜ: AŞI VE SAĞLIK
Geçmiş dönemlerde zenginlik ölçütü idi pasaportun gücü.
Gelişmiş, zengin ülke vatandaşının seyahat özgürlüğü vardı,
Neredeyse dünyanın her yerine.
Covid-19 durumu değiştirdi.
Şimdilerde Sağlık riski, aşı pasaportu ön plana geçti.
Dünyanın kabul ettiği bir aşılama varsa,
Seyahat özgürlüğün de var demektir.
Salgın açısından bakınca sağlık risk yönetimi,
salt gariban ülkelerin sorunu değil,
Aynı zamanda gelişmiş ülkelerin de sorunu.
Pandemi zamanları “dijital göçebelik” durumunu ortaya çıkarda.
Yerinde gidip çalışamayan, seyahat edemeyenler için.
Ancak pek çok insan çifte vatandaşlık peşinde.
Covid-19 sonrası seyahat özgürlüğünü belirleyecek olan,
Ülkelerin ve kişilerin risk durumu da olacak anlaşılan.
Herkes geçerli bir “aşı pasaportu” sahibi olmak istiyor.
HAYDİ TÜRKİYEM!
COVİD’DE DİP, AŞILAMA’DA PİK YAP!
Haziran ayı yaz başı,
Sıcaklar, deniz, kum.
Özledik.
Bazılarımız için iş-güç demek,
bağ ve bahçede.
Bu iş kolay olmadı.
Pandemi; 11 Mart 2020.
Dalga dalga Covid-19,
Bütün dünya
Acı, gözyaşı, panik yaşadı!
Toplum risk altında.
Hepimiz tehlikenin farkındaydık.
Korunma araçlarımız; maske,mesafe ve hijyen’di.
Bir de evde kalma olayı .
HES kodu olmadan dışarıya asla.
Bilim imdada yetişti.
Aşı; Klasik ve modern aşılar.
Her ülke kapış kapış.
Türkiye öncelikli kişi ve gruplara klasik,
Daha sonra modern aşılar uyguladı.
Şu günlerde;
Günde 1 milyon ve üstünde aşılama.
Sağlık çalışanlarının emeğine sağlık.
Hem insanlar, hem de toplum bir nefes aldı.
Anladık ki; Covid-19’a dip yaptırmak için,
aşılamada pik yapmak mümkün.
Bu güç sağlıkçılarımızda ve toplumumuzda var.
Aşılama ile toplumsal bağışıklığa ulaşılmalı.
En az toplumun %70’i.
Aşı mutasyonu da önler.
Virüs ne kadar dolaşırsa toplumda,
mutasyona uğrama o kadar mümkün.
Döngüyü kırmak aşı ile mümkün.
Son Yorumlar